Dünya gözlerimin bana oynadığı oyunla dönüyor. Bir yanıp bir sönen, gözlere işkence eden ışıklandırmalarla başım ağrıyor. Kısık, buğulu bir ses yankılanıyor kulaklarımda. Düşünüyorum neden diye bir kez daha. Ne zaman sorsam cevap veremediğim bu sorulara bir kez daha cevap arıyorum. Neden insanlar dinlerde, mitlerde iyi ve kötü diye ayrılmaz? Neden ibadet eden, ibadet etmeyen şeklinde ayrılır. İnsan olmamız için iyi olmamız neden yetmiyor tanrılara. Ben neden sırf görmediğim bir şeye ibadet etmedim diye cezalandırılacağım? Bu mantıklı mı? Düşünüp sorguladıkça çevremin istemediği birisine dönüşüyorum. Peki ya ben böyle istiyorsam. Niye hep ben düşünüyorum, niye hep ben evet demek zorundayım? Niye? Kimine göre iyidir sorgulamak çünkü kendisini geliştirir ve yargılanmaz çevresi tarafından o kişi. Peki ya ben kıstım burada. Sesimi çıkaramıyorum. Sadece bu sorularla da değil, bu soruların getirdiği tonlarca yük ya çevrem kabul etmezse beni, ya her şeyi daha boktan hale getirirsem diye düşünmekten, kafamı meşgul etmekten yoruldum. Bu sorular uyutmamaya başladılar beni. Ya bir cevabı yok ya da ben bulamıyorum. Bu düşüncelerle boğuştuğum sırada mide bulantımda ortaya çıkıyor. Ayaklarım benden bağımsız hareket ediyor. Şu an beynimin değil ayaklarımın beni yönlendirdiğine yemin edebilirim. Ayaklarım bir noktada durduğunda yarım yamalak düşünebilen beynim, kapı olduğunu düşündüğü yerden içeri giriyor. İşte her şey burada son buluyor. Beynim bana oyun oynuyor sanki. Dün akşamdan kala hatırladığım tek şey bunlar. Bu çakırkeyif kafamla eve gelebildiğim için gülümsüyorum kendime. Ama bir sorunum var. Bir evin içinde bulunuyorum ama evim değil. Evin boyası benim evimin boyasına benziyor. Duvardaki tablolar, konsoldaki saksı ve Libertas Heykeli… Evime benziyor ama evim olmadığına eminim. Evi incelemeyi kesip bir insan arıyorum ama bulamıyorum. Kimsenin olmadığına emin olduktan sonra çıkmaya karar veriyorum ve evet yine bir sorun kapı kilitli. Gördüğüm her yere bakıyorum. Çekmeceler, koltuğun altı, yastık kılıfları fakat yok, anahtar yok. Balkona çıkıyorum belki atlayabilirim diye ama beş katlı bir apartmanın sondan bir önceki dairesindeyim. İhtimaller geçiyor kafamdan atlarsam kafamı çarpabilirim, en iyi ihtimalle kırıklar ve çiziklerle atlatırım. Fakat bu en iyi ihtimal. En sonunda balkondan içeri girip bir koltuğa oturuyorum. Sıralıyorum soruları kafamda. Nasıl geldim, kimin evi, birisi mi getirdi, getirdiyse neden yok, neden ev kilitli, neden çıkmama izin yok? Bu düşünceler sinirimi bozuyor. Bir telefon, bir haberleşme aracı arıyorum ama yok. Sanki bir şey beni bastırmak, kısıtlamak istiyor gibi. Tekrar ayağa kalkıyorum. Yaklaşık 1.5 cm olduğunu düşündüğüm kapı deliğinden bakıyorum karşı daireye. Maviye boyanmış bir ahşap kapı ve muhtemelen ev sahibi tarafından kapının üzerine resmedilmiş simgeler. Bu bana hem uzak hem de yakın olan kapı sayesinde düşüncelerimden biraz uzaklaşıyorum. Kapıya vuruyorum birkaç kez duyan vardır diye ama yok. Çıkamıyorum bu lanet yerden. Tekrar koltuğa gidiyorum ve yatıyorum bu sefer.
ns 15.158.61.8da2