Sanırım ilk günden başlamam gerekiyor.Dünya bir toz bulutuydu.Buradan başlayabilir miyim?Klişe bir giriş peşinde değilim,yalnızca bir düşüncem var.Ondan önceki diğer tüm günler bir toz bulutu gibi.Belirsiz ve soluk,peşi sıra saatler ve dakikalar.Bir boşluğun dolma çabasıydı.Çok konuşuyorum,özür dilerim.Son zamanlarda çok özür diliyorum.Sizleri boğuyor gibi olmak istemiyorum.Her neyse,galiba artık başlayabilirim.
Doğum günüm 30 Aralık.Tam bir yıl doğum gününü bekliyorsun yani diyebilirsiniz.Hiç beklemediğim için bilemiyorum.Yılbaşı kutlamaları olurken dışarı çıkalım der,doğum günün kutlu olsunu bir kez söyler ve gecenin bir vakti eve getirirlerdi.Elbette her çocuk onlarca mumları olan pastalar çeşit çeşit hediyeler bekler.Onlar için doğum gününün bir anlamı varken,benim için gökyüzünü kirleten ışıklar,gülerken birden ağlamaya başlayan sarhoşlar ve beni her saniye kaybeden annemden ibaretti...
Büyüdüğünde değişen bir şey olmadı mı?Bir günle değişti aslında...
Arkadaşlarım arasında ufak çaplı bir kutlama,neşeli konuşmalar,yarın ne yapacakları,bugün ne yaptıkları...Çok konuşsalar da onlara yetmiyordu,daha fazlasını isteyen bir canlılık vardı.Konuşulanlar etrafımda dönüp bana çarpmadan ifadesiz bakışlarımdan yere düşüyordu.Hepsi birleşip uzun süredir almak istediğim fotoğraf makinesini almıştı.Bazıları ise dolaba yerleşip asla kullanılmayacak kupalar almıştı.
Kıyı kesimindeydim.Demin bahsettiklerimden de anlamış olacaksınız ki artık ailemle yaşamıyordum.Balıkçılar yılın bu zamanları ölü fiyata çalışacak kişileri işe alır,kış sonu işlerine son verirdi.Kamera almak için bu işe katlanıyordum ve sadece iki hafta olmuştu.Siyah makinenin açık gri bir çantası vardı.
Söylemeyi unutmuş olabilirim...Küçüklüğümden beri devam eden ileri derece bir renk körlüğüm var.Aslında uzun süredir yoktu ama son zamanlarda tekrar başladı.Belli renkleri seçemediğimi düşünüyorsunuz ancak öyle değil.Her şey siyah veya koyu gri gibi.İnsanlar,sesler,görüntüler,duyduğum müzikler bile siyah ve koyu griydi.Onların tadı ve hissiyatı,eski ahşap üstünde kalmış tozlardı sanki.Ama ilk defa bu fotoğraf makinesinin kılıfı biraz daha griydi.Sessiz bir gri...
O gün herkes,kendi getirdiği içkileri içip,kendi getirdiği pastayı yiyip,nice mutlu yıllara dileklerini dileyip gitti.Yarın tekrar iş başı yapacaktım ve yeterince geç kalkmışlardı.Etraftaki döküntüleri toplamadan uyudum.
Sabah kalktığımda patronum arıyordu.Geç kalmamıştım hatta daha bir saat vardı mesaime.Telefonu açtım.Bugün havanın çok değişken olduğunu söyleyip izinlisin dedi.
Daha önce böyle bir durum olmamıştı.İzin günümde ne yapacağımı düşündüm de uzun zamandır gitmek istediğim bir yer vardı.Pek istek denemez,olsa olsa ufak bir meraktı.Herkes sarı bir yer olduğunu söylüyordu.Elbette ki bu benim için bir anlam ifade etmiyordu çünkü sarı nasıldı ki?
Duş alıp evden çıkmıştım .Ufak bir dairede tek başıma yaşıyordum.Evi ne kadar temizlesem de hep dağınık görünürdü bu yüzden hiçbir şeye elimi sürmeme gerek kalmamıştı.Yalnızca fotoğraf makinemi almam yetmişti.
İnsanlar dışarıda yılbaşı için son hazırlıkları tamamlıyordu.Evimin olduğu sokaktan dönüp soldan devam ettiğimde birkaç dükkan ötede kalıyordu gideceğim yer.Hep ayağımın takıldığı köşesi kırık taşa bu sefer takılmadan geçmiştim.Büyük ahşap oyma kapının önüne geldiğimde kapıyı ne kadar itsem de açamamıştım.İçeriden alelacele bir çalışan gelip kapıyı açtı.Mahçup bir ifade ile;
''Rezervasyonunuz var mıydı?'',diye sordu.Başımla hayır şeklinde yanıtladım.''Öyleyse size uygun bir masamız bulunmuyor efendim.Yılbaşı için randevulu çalışıy...'',o konuşurken boylu boyunca boş barı elimle gösterdim.
''Sorun olmayacaksa bara geçebilir miyim?''
Çok rahatlamış görünüyordu.Artık sorunlu birine rezervasyonun ne olduğunu anlatmak zorunda kalmadığı için şükürler ediyor olmalıydı.Beni bara yönlendirip mutfağa geçti.
Mekan sarı mıydı bilemem ama oldukça loş olduğu belliydi.Arkamdaki masalarda hafif bir uğultu devam ederken onlardan uzak bir yere geçtim.Bar da aynı şekilde ahşap detaylarla dekore edilmişti.Ahşap taburelerin üstünü kadife siyah bir kumaş ile kaplamışlardı ve şaşırtıcı derecede konforluydu.Herkes şık ve klas giyinmişti.Benim ise üstümde deri mont ve hafif kalın kumaştan eşofman tipte bir pantolon vardı.Çantamdan makineyi çıkardım,nasıl olsa kılık kıyafetim yüzünden en son bana ne istediğim sorulacaktı ve biraz vakit geçirmek fena olmazdı.
Önce kitapçıktaki ayarlama ve düzenleme talimatlarını okuyup uyguladım.Sonra mekanın resmini çekmeyi düşündüm,kötü bir imaj oluşturmadığım sürece sorun olmazdı.Dakikalardır kafamı eğmiş kamerayı ayarladığımı fark ettim.Boynum çok ağrımıştı.Gözlerimi sıkıp geriye doğru iyice esnedim.Bu esneme şeklim yüzünden de barmenin ne içeceğimle ilgilenme ihtimalini ertelemiştim.Merceği gözüme yaklaştırıp makineyi kaldırdım.Çok yakınlaştırmıştım,ilerideki askılıkta duran ceketten sarkan parti biletlerini görebiliyordum.Derecesini ayarlayıp uzaklaştırdım ve ilk kez bu rengi gördüm.Renk bana bakıyordu ve gülümsüyordu.Beyaz bir gülümseme,beyaz bir ses elini çenesine koydu başını yana eğdi...
''Böyle iyi mi?''
Beyaz bir kahkaha....
ns 15.158.61.17da2