Sabrı tükenmişti. Son nefesine kadar burada, öylece, durmaksızın gazetelerin basılıp basılmadığını kontrol edecek hali yoktu ya? Gazete basılsa ne oluyordu, basılmasa ne? Yatağı aynı yataktı, her gün baktığı gök aynı göktü ve herkesten önce duyduğu haberler onu vereme yakalatıyordu. Yeterince kötü sebepler olarak gördükleri sayesinde bu sabah gazete basımını ve dağıtımını kontrol etmemeye karar verdi. Sabahın köründe tahtanın gıcırtısını bahane ederek kendi kendine böldüğü uykusundan geriye kalan vakitleri değerlendirmek için harika bir yöntem aramayı düşündü. Acıkan karnını doyurdu. Son basılan gazeteyi eline aldı, yarısını okuduğu haberlerin devamını getirdi. Bir değişiklik yaratma düşüncesiyle nadiren okuduğu köşe yazısına da bir göz attı, bununla yetindi. Gazeteyi kıvırıp öteki gazete balyasının üzerine fırlattı. Düşündüğü gibi hiçbir şey değişmemişti. Biraz sonra, dakika çocuk aynı dakikliğiyle kapısını çaldı. Her gün aynı saatte geldiğini bildiği kişiyi elindeki gazeteler olmadan karşıladı. Unutmuştu ya da aklından çıkarmıştı. Unutmak büyük şey, unutamazdı. Sadece kafası karıştığı için bunun düşüncesini ertelemişti. Bozuklarla birlikte beş bin ruble ve bir balya gazete ile çocuğu yolladı. Kafasının çeyreği boşalmıştı. O rahatlıkla yakındığı yatağına geri döndü. Yatak süngerinin altında tuttuğu defterini eline aldı ve arasındaki kurşun kalemi avucunun içine düşürdü. Verdiği gazete miktarını, rubleleri birer birer tarihiyle birlikte not aldı. Şimdi kafasının yarısına kadar neredeyse boşalmıştı. Defterini aynı yere sıkıştırmaya erinip ayağının dibine düşürdü. Yerde birikmiş tozlar ufak bir gösteri yaptılar, bu temizliğin habercisi, aynı zamanda geçen vakitle birlikte soluduğu havanın leşliğine işaretti. Gerisine uzanıp camını açtı. Pas tutmuştu kenarı, zor açılıp kapanıyordu fakat düşündüğü gibi, bu onun problemi değildi. Ona bahşedilen yuva buysa, katlanmalıydı. Sessiz sedasız protestosu fazla çocukçaydı.39Please respect copyright.PENANAZ2j5ff4QNg
39Please respect copyright.PENANAo6Meq43l8E
Nefret ediyordu ruslardan. Yalnız birkaç önce üç göz evinde ağırladığı rus kadın hakkında aynısını düşünmüyordu. Tüm tezlerini çürüttüğü için bunu hesaba katmayarak büyük bir tutarsızlık ve çelişki içerisinde olduğunu alnının akıyla farkında olmasına rağmen görmezden geliyordu. Zaten kendi kendineydi, düşünecek ya da kendini zorlayacak, ha bir de kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Belki de bu yüzden boşlamıştı. Sınırları yoktu. Vizyonunu kaybetmek umurunda değildi. Hayatının felsefesini sırf vazgeçmişlikten hiçleştirmişti. Dalga geçtiği nihilistlerin göz bebeği olmak için çaba sarf ediyordu şimdi.. Kendi kendine. Hiç eğer gerçekten hiçse her tarafındaydı. Onlarla yarışabilirdi, dilediğince. Hayal gücü her ne kadar gelişmemiş olursa olsun, fark etmiyordu onun için.39Please respect copyright.PENANACxU1ICWw2z
39Please respect copyright.PENANAeyIp6tsVSB
Burnunu çekip üstüne başına baktı. Kahve saçlarını karıştırdı. Çocuğun karşısına geceden kalma atleti ve beyaz iç çamaşırıyla çıkmıştı. Bu fikir onu rahatsız ediyordu. İlgisi bile yoktu. Yani, daha yeni fark etmişti. Aklında böyle bir şeye dair zerre kadar düşünce yoktu keza. Kollarını tırnaklarıyla yolarak iki saniye kaşıdı. Soğuklardı. Buzlardı. Sobasının söndüğünü böyle fark etti. Kapının önüne çıkmak üzere ayırdığı kıyafetlerinin her zamanki yerine doğru yöneldi. Onu oturmaktan alıkoydukları sandalyede duruyorlardı. Giyindi. Taktı şapkasını da. Çıktı kapının önüne. Ne kadar az ısıtacaklarını bilmesine rağmen daha fazlasına katlanmak istemediğinden tek bir kütüğü küflü baltasıyla ikiye üçe yarıp içeri döndü. Sobasının açık kalan kapağından içeri attı hepsini. Bir çıra, az önceki gazete ve yanan bir kibritle birlikte cehennemlerinde harmanlandılar. Havanın kasveti siyah gözlerinde yansıdı. Turuncuya çaldı. Isınmaya başladı. Eline alır almaz göğsünü genişleten kibritiyle birlikte dışarı çıktı. Sardığı tütünlerden kalan son ikisinden birini ağzına aldı. Kapıya yaslanıp başladı tüttürmeye. Kahvaltı niyetine geçti.39Please respect copyright.PENANAAar884cZAh
39Please respect copyright.PENANA7FKYMX0Gmb
Asıl fikirleri geçmiş gibiydi içine. Yok yok, gerçekten geçmişti. Sigarasında bir miktar kenevir falan da yoktu. Çok gerçek düşünmeye başladı. Hiçlik birbiriyle bağlar oluşturarak çoğalmış, dağ oluşturup o güzelim kafasına dank ettirmişti. Bu dayandığı, sabrettiği son gündü. Cenazeden bu yana kaç gün geçmişti, dört? Beş? Yemin ederim cenazenin ruhu halen üzerindeydi. Sikerler, son gören kişi olmakmış. Ulan, bundan basiti mi vardı? Siktiğimin gurbetinde gelip iş kurmuştu kendine. Her sabah kendine başkası yemek hazırlamadan, üstünü başını yıkamadan hayatta kalmıştı da bir şeyde son olmayı mı başaramamıştı? Feci oturmuştu içine, öyle böyle değil. Fena rahatsız ediyordu. Kimdi o kendini onunla aynı kulvarda gören? Önemli miydi çok? Zannetmiyorum! Yoktu ki aksiyonu, takmıştı birine işte. Gazetelerin arasında yuvarlanırken bir anda bir şey parıldayıvermişti kafasına.39Please respect copyright.PENANAt9yXAUOAV6
39Please respect copyright.PENANA7QzJ8KYdEN
Düşünecek pek fazla bir şeyi olmadığından odun kırma kıyafetleriyle birlikte uzaklaştı evinden. Cebinde kalan bin ruble ile bir bakkaldan sıcak çörekler aldı. Sıcak olmasının bir manası yoktu. Soğukkanlı bir vatan ve insanlarının arasında buz kesecekti. Bilinciyle cenaze sahiplerinin evine gitti. İkramını sundu onlara. Hal hatır da sordu. Yalandan. Gözü başka bir şeydeydi. Bu koca, çift katlı evin arasında birini arıyordu. Oturduğu koltuktan ona geri ikram edilen çöreklerden açlığını yeniş fark etmişçesine yiyip rahmetliden söz ederek ev sahibi hanımefendiyi göz yaşlarına gömüp onu teselli etmezken, eve uğramayan o son cenaze ziyaret edicisini ezici bir güçle yendiğini düşünüp tatmin ediyordu kendisini. On dakika sonra anlayışlı bir yüz ifadesiyle terk etti evi. Ev sahibi hanımefendi çıkmadan hemen önce ona güvenip cenaze yerinin öok uzak olduğundan söz etmiş, eğer ulaşabilirse arada sırada gidip ziyaret edip edemeyeceğini ve mezarı temiz tutabileceğini sormuştu. Hay hay, artık ona atanmış bir görevdi bu. Saygısızlığı da yalnız kendisi yapabilirdi. Kabul etti. Gidecekti kafasına esince. Daha çok tatmin oldu. Evden çıkarken eğilip giydiği sırada ayakkabılarını, önünde bir çift daha bitti. Yanaklarının içlerini ısırdı öfkeden. Teni kırmızıya döndü çünkü biliyordu kim olduğunu. Bağcığını bağlayıp kalktığı anda yüz yüze geldi onunla. Dalga geçmek istedi, çok saygılı görünüyordu. Kenara çekildi çünkü geçmesi için. Geçti açılan boşluktan ancak tamamıyla terk edemedi burayı. Dönüp baktı onlara. Bir şey demedi. Takım elbisesiyle içeri girmekte olanın önünde kalan hanımefendi asıl bir şey diyecek gibiydi. Mavi gözlerinde kahve saçlıya verdiği sorumluluğun pişmanlığı vardı, keşke vermeseydi ona. İçeri giren beyefendiye söyleseydi. Hem belki, ölen eşinin yerine onunla evlenirdi.39Please respect copyright.PENANAUm2Jc0LZAg
39Please respect copyright.PENANAvjVo5NkQ13
Uzaklaştı kahveli. Evi gören bir direğin önünde öteki sarmasını içmeye başladı. Kapıdaydı gözü. Pek çok şey ifade etmeye başlamıştı şimdi o ahşap. Hiçlikten doğan bir renk misali, boyanmaya başladılar. Biraz uzun sürmüştü.39Please respect copyright.PENANA7toRtBg6VY