Silik, buhar değil de duman olanın her zamanki görüntüsünden farkı, yalnız birkaç kişinin farkına ve tadına varabildiği zehrinin yansıması, göğe ulaşmamak için çırpınıyordu, yanıyordu sema aşkıyla. Ulaşmaması gereken bir yer vardı çünkü. Kurak tundrasının çevreye saçtığı cehennemvari karanlık ve soğuk, ondan da beter olan, hiçbir şekilde iyiye yormayıp çevreyi daha da çok kirleten, ölünün çevresindeki kömür giyinmiş yakınları, onların da çevresinde cadılar bayramı kutlamasındaymışçasına tabutlardakini taklit edip siyah giyimli aile yakınları ve en az beş metre uzaklarındaki, tek kabanı siyah olduğu için giymek mecburiyetinde olan, tek renklisi beyaz gömleği ve siyaha çalmak isteyen dumanıyla kahve saçları şapkası olan...115Please respect copyright.PENANADo8mq9yauC
Ölüm sessizliğiydi bahsi geçen. Her sessizliği yırtarcasına burun çektiklerinde, kuru otları ezdiklerinde ve soğuk yardımcı olup onları öksürttüğünde yüzü seğiriyordu kahvelinin. Ölüm yeliydi. Esip saçları dağıtan, kızların uzun eteklerini uçuşturan, yeli görünce göğsünü diken erkeklerin gülünç prosedürleri eşliğinde aralıklı esen yeller. Tadını en çok birkaç kişi çıkarıyordu işte, sigarasıyla. O bacakları gözleyenleri saymıyorduk. Çünkü tabuttakilerin mevcudiyetsizliğine saygısızlık olabilirdi. Ya da sayabilirdik, son karar ile birlikte. Yaşayanınki boşa gitmesin diye. Çünkü ölümden öte ne vardı ki, ölmeyince her şey mübahtı bir düşününce. Bir düşün, düşünsene bir diye diye harekete geçen tabutların esintisine dalmış oğlanı, yarım metre yakınındaki harekete geçen tabutlara dalmakta olan bir başkası çekti dikkatini. Simsiyah, jilet gibi giyinmişti. Tabuttakilere ne denli yakındı bilemezdi fakat bir o kadar saygılı görünüyordu. Bir kişiyi, nerede olduğunu sorduğu tabutların olduğu yöne yönlendirmişti. Herkes gidene kadar kaldı çevresinde. Acelesiz ama keskin hareket ediyordu. Herkes gerçekten de gitti. Bir başlarına kaldılar. Kahveliye döndü siyahlı. Muhtemelen kahvelinin tüm prosedürden haberinin olduğunu, saygısızlık ettiğini ve yerine bilerek çivilendiğini tahmin edebiliyordu, ancak tam anlamıyla bilmiyordu. Döndü, zaten cenaze günü dedi içinden, yoktu hiçbir sakıncası. "Şu tarafa gittiler," dedi. Kahvelinin kaşları kalktı arsızca, ardından başını salladı, "Biliyorum." 115Please respect copyright.PENANAGNUDViUQk3
115Please respect copyright.PENANArQe5wYFfku
"Biliyorum, en son ben gideceğim. Sağ ol."115Please respect copyright.PENANA9ysbW3Ncag
115Please respect copyright.PENANAnf6FsTq3Ch
Başını çevirip tek hareketle onayladı onu siyahlı olan. Şimdi ne derdi? Hayır, en son ben gideceğim mi? Çocuk yarışına dönmeden önce gitmeye karar verdi ve bir iki adım attı tabutların yönüne, sonra durdu. Aklına gelen sessiz planı uygulamak adına geri adımladı, en geri gitti, tabutların tersi yönüne ve gözden kayboldu. Kahvelinin dikkatini çekmişti. Gerçekten de bu maneviyat bir çocuk yarışına dönüşmekteydi zira kahveli, siyahlının peşini kolluyormuşçasına -ilgisi bile yoktu- oradan ayrılmayıp gitmedi tabuttakilerin yanına. Bir dürtüydü bu.115Please respect copyright.PENANArqIoKyFLb4
115Please respect copyright.PENANAiXZ4NpsQ7F
Az buz geçmedi vakit. Dakikalar saate evrildi. Cenaze için uzun bir süreydi. Bir paketin yarısına kadar gelmek gibi bir saygısızlık daha yapıldı. Cenaze bitmişti, dönüyorlardı artık. Hava karaydı, ziyaretlerine yarın devam edeceklerdi. Gelen geçenle son kez vedalaşıp cenaze dileklerini iletti. Onlar tamamen kaybolana dek en az on dakika daha geçmişti. Buz. Yerlerin çözülen donu tekrar donmaya başlamış bir saatin ortasında, yerden güçlükle biten bir ot misali dikiliyordu ayakta. Dizlerinin soğuktan titremesinden anlamış, dudağının kabuğuyla da onaylamıştı en sonunda. Ötekinden de yok gibiydi haber, zaten çok da umurunda değildi. 115Please respect copyright.PENANAK7GOUTarul
115Please respect copyright.PENANADRL1ltwP0y
Otları çatır çutur ezerek gömütlere gitti. Taze toprağın düzlenmeye çalışılmış kabartısını gözü beş dakika içinde seçti ve yanı başlarına gitti. Çömeldi. Sabrının karşılığını alıyordu işte. Yalnız başınaydı ölülerle. Karanlıktı, tek canlı da oydu, ne güzel bir okşanmaydı ruhuna, ne hüzünlü...115Please respect copyright.PENANACxgSzsqQL9
115Please respect copyright.PENANANabcBgaIiT
Hiçbir ruh belirtisi kalmayan vücudunda, tepkisizliğinin altında gözleri doldu, kurudu ve döküldü. Soğuk dondurmuştu. Çaresi sıcak bir dumandı. Bu sefer hiç görünmeyecekti dumanı, gece yemişti onu. Ürpertisine karşı kısık sesle mırıldandığı şarkısıyla yaktı, üfledi. Gözleri ısınmıştı. Fakat yalnız ısındılar. Tekliğinin beraberinde getirdiği tonla duyguyu tanımlayamadan sindiler, tek biri olsaydı belki, diye düşündü. Öylece bekledi. Varsa onlarda hakkı, böylece onları gecenin bir yarısı burada yalnız bırakmayarak ödeyebilirdi. Fazla mantıklı gelmişti. Uzaklaştı biraz ölülerden. Biraz daha durmalıyım dedi kendi kendine. Çevredeki nasıl burada var olduğu belli olmayan zehirli ağacın kovuğuna kendini yasladı, hafif eğri duruyordu.115Please respect copyright.PENANAY8w3W4582y
115Please respect copyright.PENANAbNpeFMUZE2
Sonra, canlandı bir ölü, uzaklardan bir yerde kahveliden de sonra gelen biri belirdi, iki dakika içinde buldu ölüleri, jilet pantolonunu nemli toprağa gömdü, eğildi, secde etti edecekti. Kahveli dalga geçmek üzereydi ki son gelenin kendisi olmadığını fark etti.115Please respect copyright.PENANAXoQfq79fZw
115Please respect copyright.PENANA1WT2s91DsP
Ondan da sabırlısı mevcuttu.