İnsanlar kendi arzuları yüzünden dünyanın yavaşça ölmesine göz yummuştu ama değişen iklim ve değişen hava koşulları yıllar boyunca insanların dünyaya verdiği zararların karşılığını vermişti. Yeni oluşan hava şartları insanların teknolojik gelişmesinin ne kadar yetersiz olduğunu açık bir şekilde göstermişti ama hala geç değildi dünya belki eski haline dönmeyecekti ama hiç yoktan daha yaşanılabilir hale geri getirilebilirdi ve tüm dünya artık bunun farkındaydı. Kısa zaman içinde yapılan görüşmeler tüm dünyayı tek bir birlik haline getirmeye yetmişti eğer şimdi harekete geçilmezse bir daha şansları olmayabilirdi, bu dünya insanların hayatta kalabileceği tek yerdi. Dünya tek bir yönetimde tekrar eski haline dönmeye başlamıştı, yine de yapılanlar yetersizdi ama sahip oldukları teknoloji çoğu kaynağı ve verdikleri zararı düzeltmeye yeterliydi özellikle su kaynaklarını. Teknolojik açıdan sürekli gelişmeler ve uzaya gidip bir problem yaşamadan dönecek büyük gemiler inşaat edebilecek duruma gelmişlerdi. Bu büyük bir gelişmeydi uzayın sunacağı kaynaklar dünyaya daha az zarar vermeleri anlamına geliyordu ama bundan daha önemlisi her ülkeden bir kişi barındıran yeni bilim ve teknoloji merkeziydi burası her anlamda araştırma ve geliştirme yapan bir merkezdi. En önemli Araştırmaları ise başka bir gerçekliğe, bir evrene açılabilecek bir portal. Bu cihaz bir insanın avucuna sığabilecek kadar küçük sayılırdı ama işlevi çok önemliydi. Portalı bir kaç kez açmayı başarsalar da testler kısa sürmüştü, portalı yeteri kadar uzun süre açık tutabilecek bir enerji kaynağı ne yazık ki yoktu ama bunun üzerinde büyük bir özenle çalışıyorlardı. Portalı kısa sürede olsa ara sıra açarak ne kadar dengeli olduğu konusunda incelemeler yapıyorlardı şu ana kadar ilginç bir olayla karşılaşmamışlardı tabii portal bazen özel aletler tarafından tespit edilebilen titreşimler yayıyordu o kadar. Yapılan son testte tüm bina da güç kesilmesine rağmen portal açık kalmıştı bina acil durum gücünü aktifleştirerek gözlem için olanak sağlıyordu ama bu garipti çünkü cihazı çalıştıran alet elektrik almıyordu yani bu portalın diğer taraftan zorla açık tutulduğu anlamına geliyordu. Tüm bina acil durum moduna geçerek duvarlar herhangi bir silahın veya patlayıcının kırması veya parçalaması imkansız olan bir metal ile kaplandı, portalı gören cam tek taraflıydı ve bu cam bile neredeyse kırılmaz sayılırdı. Güvenlik herhangi bir ters durumda harekete geçmeye hazırdı eğer her şey kötüye giderse son bir planları daha vardı, bu merkez yer altında duvarları saran metal ile etrafı sarılıydı eğer durum kontrol altına alınmazsa tüm merkez kendi kendini yok edecek bir patlamayı tetikleyecekti. Portaldan gelen titreşim güçlendiğinde bir canlı içeri girdi bunun herhangi bir şekli yoktu, doğruca cama doğru ilerledi camın tek taraflı olmasına rağmen sanki içerideki kişileri görüyordu. Bu canlı kimsenin anlamadığı sesler çıkarıyordu daha çok bir konuşmaya benziyordu ama ne dediğinden pek emin değillerdi. Canlı yavaşça insan şekli almaya başladığında herkes şoka girmişti kısa bir süre sonra canlı içeride bulunan bir adamın şeklini almıştı, kıyafetleri de buna dahildi. Aniden güçlendirilmiş cama sert şekilde vurdu cam sarsılsa da herhangi bir zarar görmemişti, içeride ki herkes geriye çekilmişti, şu ana kadar çoktan elinin kırılması gerekiyordu ama vurmaya devam etti. Cam hafif şekilde çatlamaya başladığında içeri bu şekilsiz canlılardan daha fazlası girmeye başladı ve zamanla hepsi insan şekli alıyordu. Çoktan oldukları odadan çıkıp binayı kilitlemişlerdi içeride bulunan silahlar ve askerler onları koruyacak tek şeydi. Eğer onlarda başarısız olursa tüm binayı patlatmak tek çare olabilirdi. Odaları kameralardan izliyorlardı güçlendirilmiş cam çoktan parçalara ayrılmıştı ama güçlerinden daha korkutucu olan sesleri taklit etmeye başlamış olmalarıydı. Bu durum hiç beklemeden tüm dünyaya haber edilmişti çünkü bu canavarların ne kadar dayanıklı olduğunu bilmiyorlardı sağ kalma ihtimalleri olabilirdi. Laboratuvarın içine sızmaya başlayan bu canlılar dakikalar içinde tüm güvenliği ve içerideki tüm herkesi neredeyse öldürmüştü. Silahlar bu canlılara hiç bir zarar vermemişti ve bazıları yolunu bularak binadan dışarı çıkmaya başlamıştı. Dört kişi güvenli odalara saklanmayı başarmıştı ama dışarıdan gelen sesleri hala duyabiliyorlardı. Odanın içindeki kaynaklar on kişilik bir grubu on güne yakın bir süre boyunca hayatta tutmaya yeterliydi. Hepsi korku içindeydi ve panikten ne yapacaklarını bilmiyorlardı bundan veya buradan sağ çıkabileceklerini sanmıyorlardı. Biri diğerlerine göre daha sakindi.
"Herkes sakinleşsin bu odada olduğumuzu bilmiyorlar ve durduk yere de saldıracaklarını sanmıyorum, buradan kurtulmanın bir yolunu bulabiliriz ama önce sakinleşmemiz gerekiyor."
bir kaç dakikalık sessizlikten sonra konuşmaya devam ettiler.
"Güzel herkes sakinleştiğine göre düzgün bir şekilde konuşabiliriz, Canmore seni zaten tanıyorum sende beni tanıyorsun ben Lancaster"
Canmore ismini söyleme gereği duymadı nasıl olsa Lancaster söylemişti. Başkası elini kaldırarak
''Windsor" diğeri "Hezekiah", diyerek kendini tanıttı.
Lancaster: Bir süre daha radyoyu dinleyelim eğer bu canlıları öldürmeyi başarırsalar portalı kapatmak içinde birilerini göndermek zorundalar eğer zamanımız olmazsa başka bir plan ile kaçmayı deneriz bu konuda herkes aynı fikirde mi ?"
onaylamaktan başka şansları yoktu. Aradan bir gün geçmişti herkes sürekli olarak radyoyu dinliyordu ama hiç iyi haber yoktu hiç bir silah bu canlıları durdurmayı başaramamıştı. Çok hızlı ve güçlü olduklarından bahsediyorlardı ve gezegenin başka kısımlarında da aynı portaldan açıldığı haberleri geliyordu yani işleri bitmişti.
Canmore: Hepimiz öleceğiz
Windsor: Şimdi ne yapacağız ?
Lancaster:Bir planım var ama çok delice ve işe yarama ihtimali ne bilmiyorum.
Hezekiah: Nasıl olsa öleceğiz öyle değil mi ? söyle gitsin.
Lancaster: Binanın içinde hala bir uzay gemisi var içinde ekipman ve bir süre yetecek kaynak var eğer portal açan cihazı odadan alıp bir türlü gemiye geri dönmeyi başarırsak şansızımı uzayda başka bir portal açarak deneyebiliriz.
Windsor: Sen delirmişsin bunu yapmak için gemiyi harekete geçirecek bilgisayara ulaşmamız gerekiyor bunu yapsak bile açılan portalın bizi yaşayabileceğimiz bir yere çıkarma ihtimali ne olabilir ki ?
Lancaster: Bana sorarsan burada ölmeyi beklemekten daha iyi bir plan. Ya benle gelip şansınızı denersiniz ya da burada yavaşça ölmeyi beklersiniz, sizin kararınız.
Hepsi bunun kötü bir plan olduğunu bilseler de hiç yoktan deneyerek öleceklerdi saklanarak değil. Güvenli odanın kapısını açarak ilerlemeye başladılar herhangi bir ses yoktu bu iyiye işaretti . Portalı açan cihazı almaya gidene kadar bir kaç ayak sesi duymuşlardı ama bir problem ile karşılaşmamışlardı. Ya fazla şanslılardı ya da canavarlar çoktan binayı terk etmişti tabii bir kaçı dışında. Cihazı aldıkları anda komuta merkezine ilerlemeye başladılar, odaya girdikleri an Windsor gemi için komutları bilgisayara girmeye başlamışlardı ama onlara doğru yaklaşan ayak seslerini duyduklarında hepsi ilk buldukları masanın altına girmişti. Şanslılardı ki bu masaların altı dışarıdan görülmüyordu. İçeri giren kişinin kıyafetlerinde kan vardı yaralanmış gibi yürüyordu içeriye "Kimse var mı ?" diyerek fısıldadı Başta bunun insan olmadığını düşünseler de o canlıların zarar görmedikleri kesindi yani bu kişinin bir canavar olduğunu sanmıyorlardı eğer öyle bir olsaydı hepsine aynısı olurdu. Hezekiah olduğu yerden çıktığında yaralı adam rahatlamış göründü
"Bir tek ben kaldım sanıyordum."
Elini kanlı kıyafetin üzerinde tutmaya devam etti.
"Bana yardım etmelisin yoksa bu kanama beni öldürecek."
Hezekiah adama yaklaştığında, adam elini yarasının üzerinden çekerek doğruca ona saldırdı. Hezekiah ne olduğunu anlamadan kendini yerde buldu ilk yumruğu yediğinde odanın içinde kafatasının kırılma sesi duyulmuştu daha sonrada başka kırılma sesleri gelmişti. Hepsi telaşlı ve korkmuş şekilde onun odadan çıkmasını beklemeye başlamışlardı belli ki bu canavarlar taklit etme konusunda fazlası ile iyilerdi. Bir süre sonra adam odadan ayrıldı. Üçlü hiç beklemeden sessiz adımlarla gemiye gitmeye başladılar fakat arkalarından gelen bir yürüme sesini duyunca hepsi koşmaya başladı. Gemiye çok az kalmıştı ama arkalarından gelen yürüme sesi gittikçe yaklaşıyordu. Bu aynı adamdı çok hızlı bir şekilde arkalarından geliyordu. Canmore koşarken Patlayıcı yazısını gördü, aniden patlayıcı maddeleri masayla birlikte devirdi ve çıkardığı çakmağı maddelerin üzerine attı patlama ile birlikte kendisi de savruldu ama başarmıştı peşlerindeki canlı patlamanın içinde kalmış ve geriye doğru savrulmuştu. Lancaster ve Windsor hemen geri dönerek onu yerden kaldırdılar ve gemiye doğru koşmaya devam ettiler arkalarına baktıklarından yanan alevlerin içinde ayağa kalkan bir siluet gördüler. Hızlarını arttırdılar gemiye varmışlardı hemen kapıyı açıp içeri girdiler ve içeriden kilitlediler. Geminin harekete geçmesiyle biraz sakinleştiler. Üst kapağın açılması ile gemi hemen yükselmeye başladı bir saat içinde atmosferin dışına çıkmışlardı. Lancaster uzay kıyafetini giyerek portalı açacak cihazı geminin ön kısmına sabitleyerek güç kaynaklarını makineye bağladı. Makine gemiyi aşırı yükleyerek güç kaybına sebep oldu, Windsor hızlı şekilde makineye giden elektriği kesti, bir kaç dakika sonra tüm gemi tekrar çalışır hale geldi. Lancaster içeriden buraya gelin diye bağırarak ikisini de yanına çağırdı ve kapağı açarak geminin içinde bulunan boş enerji tüplerini gösterdi.
Lancaster: Eğer bunları geminin dışındaki güneş panellerine bağlayabilirsek elde ettiğimiz enerji makineyi çalıştırmaya bir ihtimal yetebilir, bu tüplerin ne kadar enerji depolayabileceğini hepimiz biliyoruz.,
Bunu onayladılar Özel uzay kıyafetlerini giydiler ve her biri sırayla iki tane tüp aldı Kıyafetlerindeki özel mıknatısları aktifleştirdiler. böylece geminin gövdesinde rahatça yürüyebileceklerdi hava boşluğuna gelip geminin ana kapılarını kapatıp tüpleri zamanla panellere sabitlediler ve geminin içine yeniden girip beklemeye başladılar yapabilecekleri başka bir şeyde yoktu zaten. Bir kaç gün sonra geminin panelinde tüplerin dolu olduğunu gösteren işaret belirdi hepsi heyecan ile bütün tüpleri içeriye taşıdılar ve makineye bağladılar küpü yeniden aktifleştirme zamanı gelmişti. Cihazı çalıştırdılar küpün içinden çıkan ışın uzayın ortasında zamanla büyüyen bir yırtık açmıştı, işte bu başka bir gerçekliğe geçmelerini sağlayacak kapıydı. Geminin koordinatlarını ayarlayarak gemiyi yırtığın içine doğru sürmeye başladılar içine girmeleriyle birlikte geminin acil durum bariyerleri çalışmaya başladı. Gemi hasar görüyordu ve sarsılıyordu hepsi çoktan kendinden geçmiş, bayılmışlardı. Uyandıklarında gemi otomatik pilota geçmiş ve güvenli bir bölgede gemiyi durdurmuştu. Dışarıya baktıklarında yakınlarında bir gezegen görmüşlerdi tıpkı dünya gibi tek farkı az mavilik ve çok fazla yeşillik olmasıydı ve bazı bölgelerinde farklı büyüklerde siyah kraterle vardı. Rotayı yeniden ayarlayarak gezegene doğru ilerlemeye başladılar gezegenin yörüngesine girince, özel bir cihazı çalıştırıp gezegen hakkında bilgi almaya başladılar. Gezegenin atmosferi ve özellikleri dünyadan biraz farklıydı ama yine de insan vücudunun sağ kalabilmesi için yeterliydi. Yörüngeye girdiler ve gezegenin içine doğru ilerlemeye başladılar, atmosfere girmesiyle uzay gemisi yanmaya başladı, hızları kontrolü imkansız kılmıştı. Geminin tüm gücünü bariyerlere vererek sağ kalmayı umdular. Sert bir çarpışma ile yerde sürüklenerek ilerlemeye devam etti çarpışmanın etkisi herkesi kendinden geçirmişti. Lancaster ilk uyanan kişi olmuştu hemen durumlarını kontrol etmek için paneli açmıştı zarar gören tek kısım bariyerlerdi çarpışma ile artık kullanılamaz hale gelmişlerdi ama gemi hala tek parçaydı ve önemli olanda buydu. Uzay kıyafetini giyerek dışarı çıktı elinde bir tarayıcı ile bu gezegenin atmosferinde bulunan gazları araştırmaya başladı, tarayıcıyı toprağın üzerine dikerek etrafına bakmaya başladı. Etrafta ağaçlar vardı fakat dünyada bulunanlardan çok daha büyüklerdi ama orman çok uzaktaydı gemi kırsal bir alana düşmüştü etrafta bitkiler vardı bir tanede büyük bir gölet ama hareket eden bir canlıya dair iz yoktu. Tarayıcının üzerindeki ışık yeşile dönünce yere koyduğu tarayıcıyı alıp gemiye geri döndü herkes sonunda uyanmıştı. Tarayıcıdaki bilgileri herkesin holografik tabletine göndererek atmosferde bulunan gazları incelemeye başladılar. Dünyada bulunan gazların hepsi bulunuyordu ama burada daha önce isimlendirilmemiş bir gaz daha bulunuyordu ve bu gazın insanda ne gibi etkiler yaratabileceğini bilmiyorlardı, bu yüzden maskesiz kimse dışarıya çıkmıyordu. Dışarıda yaptıkları araştırmalar gezegenin yaşama uygun olduğunu gösteriyor ama ağaçlar dışında bir canlı yoktu. Geminin paneline bulundukları gezegenden bir sinyal geliyordu, aktarım için onay istiyordu. Biraz düşündükten sonra aktarım için onay verdiler holografik panele aktarılan bir bilgi dosyasıydı, gezegen hakkında belki de gezegende olanlar hakkında, incelemek için dosyaları tabletlerine gönderdiler. Geminin kafeterya bölümüne giderek biraz atıştırdılar ardından okumaya koyuldular. Tüm yazıları okumaları üç günlerini aldı bilinmeyen gazın burada yaşayanlar tarafından Ultran gazı olarak adlandırıldığını öğrendiler ve gezegende başka yerden gelen canlılarla yapılan bir savaşla yok oluşa sürüklendiğini öğrendiler tıpkı kendi dünyaları gibi. Bu yeni gaz hakkında bir bilgi yoktu yani solumaları kendilerinde nasıl bir etki yaratacak bilmiyorlardı. Bunu öğrenmenin tek yolu denemekti ne kadar tehlikeli olsa da başka çareleri yoktu.
ns 15.158.61.21da2