Bana verilen yazılı beyanname ile bu kıtaya statülü biri olarak giriyordum.
Yani bu kıta da bana prenses Maeve diyeceklerdi.
Kanımı kapıya verip ardına kadar açtım. Askerler beni görünce çok şaşırdılar. Çünkü Birleşik krallığın soyluları kıtalara gelmezdi. Bu kıtalardan sadece yöneticilerin izniyle Birleşik krallığa gidilirdi.
Daha önce böyle bir durum olmadığı için benim için de bu kıtalara gelmem şaşırtıcıydı. Yani askerlerin bu yüz ifadesini anlayabiliyordum.
Kapıdan beni ve yanımda gelen askerlerimi aldılar. Asiller kıtasına girdiğim zaman anladım ki, kıta söylentilerden çok daha fazla güzeldi.
Uçan şatolar, yüksek bulutların üzerinde kurulan şehirler ve nicesi burada barınıyordu.
Burası bana ayrı bir enerji akışı hissettirdi. Gözlerimi kıtanın güzelliğinden alamıyordum ama çok geçmeden bir anda başım dönmeye başladı.
Askerler bu durumumdan korkarak beni hemen şatoma ışınladılar.
Kraliçe Seltemen bana: saraydan ayrı ama sarayın surları içerisin de bir şato vermişti. Şatonun kapısının üzerinde Aydınlar şatosu yazıyordu.
Şatoya askerlerim tarafından getirilip yerleştim. Odama ışınlanıp yeterince dinlendikten sonra giyinmeye başladım. Çünkü Kraliçe Seltemen beni yemeğe davet etmişti. Bu yüzden beyaz bir elbise giydim.
Askerlerimi şatomun önünde bıraktım ve saraya yürüyerek gittim. Çünkü keşfetmem gereken sarayın çok güzel yerleri vardı. Karanlık olduğu için pek bir şey göremedim ama yarın ilk iş her yeri gezecektim.
Sarayda beni Prens Leo karşıladı. Bu durum artık canımı sıkıyordu.
’’ Bu sadece bir yemek’’
diye kendimi sakinleştirdim. Uzun bir nefes alarak selam verdim.
''Merhaba Leo, Nasılsın? ''
İyilik olsun diye soruyorum yoksa nasıl olduğun pek umurumda değil de
diye içimden geçirdim.
Leo’nun yanında olan saray çalışanlarından biri olsa gerek sanki dediğimi duymuş gibi bana şaşırarak güldü. Kimdi ki bu? Leo bana cevap vererek:
-İyiyim Maeve, Seni gördüm daha iyi oldum.
diye sırıtmaya başladı.23Please respect copyright.PENANABWcfuzbPko
Neyse diyerek yemeğe geçtim. Seltemen yemekte bana çok sıcak davranıyordu. Bu durum çok hoşuma gitmişti. Çünkü Seltemen’in o kadar güçlü ve bir o kadar iyi bir kadın yönetici olması çok hoşuma gidiyordu. Bana kıtada istediğim kadar kalabileceğimi söyledi.
Araştırmalarım için bana özel yetenekleri olan üç kişi ile tanıştırdı.
Birincisi Natasha adında kızıl saçlı bir kadındı. Bu kadın hem hava bükücü hem de insanları iyileştirme yeteneği vardı.
İkicisi Eden adında oldukça kaslı bir adamdı. Hava bükme yeteneği yoktu ama insanları manipüle ediyordu.
Sonuncusu ise biraz önce Prens Leo hakkında içimdekileri duymuş gibi gülen sarı saçlı adam yani Sky vardı. Sky ise düşünce okuyabilme yeteneği vardı.
Ben yeteneklerini ve kendilerini tanıttıkça aşırı şaşırdım. Çünkü sadece 4 element ve metal bükücülük var sanıyordum. Tanıştığım 3 kişinin birbirinden ayrı ayrı yetenekleri olmasından dolayı oldukça farklı hissetmiştim.
Şimdiden yeni arkadaşlarım olması güzeldi. Yemekten sonra Seltemen’e bahane uydurarak şatoma gittim.
Rüyamda son zamanlar da gördüğüm gibi farklı bir rüya gördüm. Fakat bu sefer rüyamda sadece karanlıktan oluşturulmuş bir yaratık görmüştüm.
Yaratık bana seslenerek:
-Sen gününü Şatolarda saraylarda safa ederken kıtalardaki açlık sorunları büyüyor. Ortada karanlık güçler geziyor. Bunları biliyor musun Maeve. Baban Drogo olmasa seni bir hiç gibi harcayacaklar. Statü verilmez, kazanılır. Sen sadece babanın sana verdiği kadarsın. Sana verilen görevi yapabilecek misin?
Yaratık benimle çok ağır konuşmuştu. Mutsuz şekilde rüyadan uyandım.
Kalbim kırılmıştı ama kalbimden önce daha büyük bir sorun vardı.
Karanlık güç kimdi? Halk neden açlık çekiyordu?
Benim Fontaine hakkında bildiklerim sadece resmin aydınlık tarafı mıydı? Resmin arkasın da ne oluyordu ?
Bu sorularımın hepsini çözmeliydim. Kalbim de bir yandan sızlıyordu. Yaratık bile işe yaramadığımı söylemişti. Herkesin özel yetenekleri vardı. Neden hala yeteneklerimi keşfedememiştim.
Acaba gerçekten işe yaramayan biri miyim?
Ağlayarak bu sorularıma cevap arıyordum…
Gecenin devamını şatomun balkonunda meditasyon yaparak geçirdim. Uçarak şehirlere gezmeye karar verdim. Ama benim için bu tehlikeli olabilirdi. Yaratığın söylediklerinden sonra kendimi soylu olarak göstermek yanlış olurdu.
Kimliğimi bu süre zarfı içinde sadece kraliyet sarayındakiler bilmeliydi. Sabah ilk iş olarak ajan gibi hissettiğim kıyafetlerimi giydim. Askerlerimi yanıma almadım. Çünkü kimliğim bilinsin istemiyordum.
Yanıma Natasha, Eden ve Sky’ı almaya karar verdim. Tabi dün gece meditasyon sırasında bir strateji belirlemiştim. Bir plan dairesinde yapbozu tamamlayarak; halka ve kıtalara dokunacaktım.
Ama en büyük korkum; düşmanımı bile tanımıyor oluşumdu…
Asiller kıtası Hava bükücülüğün merkeziydi ayrıca Fontaine’in etrafında büyük bir küre şeklinde oksijen tabakası oluşturuyorlardı. Bunun için günlük on binden fazla hava bükücü çalıştırılan bir yerleri vardı. Kraliçe Seltemen havanın nasıl olacağını ayarlıyordu. Yağmur gibi hava olaylarını belli bir düzen içerisinde Birleşik krallığın konsey üyelerinin verdiği tarihlere göre yapıyordu. Tabi kraliçe için bu çocuk oyuncağıydı. Asiller kıtasının en büyük özelliği ise kadınların daha üstün varlık olarak kabul edilmesiydi. Her kıtanın yöneticisinin cinsiyeti neyse o kıtada o cinsiyet üstün olurdu. Asiller Kıtasının yerleşkesi üst üste hava katmanları şeklindeydi. En üstte kraliyet sarayı vardı.
Tabi ben ilk işimi birinci katmandan başlayarak yapmalıydım. Bu bilgileri şatomun kütüphanesinden öğrendim.23Please respect copyright.PENANABT2QUlTVW7
Dün gece tanıştığım arkadaşlarımı da kendim gibi giyindirdim. Onlar verdiğim kıyafetlere anlam veremeyerek bana baktılar.
Ama Natasha verdiğim kıyafeti çok beğendi. İlk iş olarak onlardan Asiller kıtasının haritasını istedim. Bana bu harita çok lazımdı. Eden seve seve getiririm diyerek gitti. Ben de geri kalan kişilere görev dağılımı verdim. Ama içimde bir his kendimden başka kimseye güvenmemem gerektiğini söylüyordu. Tabi bu hissimi düşünceye dökmedim.
Sky bunu duymamalıydı. Kendi içimde hep her şeye hazırlıklı olmam gerektiği konusunda tembihledim.
Eden eski bir papirüsten yapılmış haritayı getirdi. Onlara haritanın belli bölmelerini dolaşmaları için yolladım. Ben ilk katmandan başlamalıydım.
Birinci katmana geldim.
Burası küçük kasabaların olduğu geniş bir alana yayılan bir katmandı. Burasının havası bile açlık kokuyordu. Üst katmanlara göre güneş az geliyor ve rutubet kokuyordu. Dikkat çekmeyecek şekilde kasabalar arası gezmeye başladım. Olan olayları veyahut dedikoduları dinledim. İlk girdiğim kasaba şarabın ve kumarhanenin yaygın olduğu bataklık bir yerden ibaretti. Bu kasabada çok önemli bir olay duymuştum. Bu olayı çözmek için bu kasabanın gece kulübüne gitmeye karar verdim.
Ama bunu en sona saklamalıydım. Duyduğum olay ise gece kulübünde yargı dağıtan, hava bükücülüğüne sahip olan bir adam varmış. Aslında bildiğim kadarıyla katmanlar azaldıkça bükücülük de azalıyordu.
Ama bu adamın en alt katmanda ne işi vardı?
Bulmalıydım ve haddini vermeliydim çünkü masum insanlara hava bükerek zarar veriyordu.
Gezdiğim kasabalar sonucu kendini üstün kılan mafya kılıklı birçok kişi olduğunu duydum.
Burada ne dolap dönüyordu?
Kraliçe bu olanları biliyor muydu? Kendimi akşama hazırlamalıydım. Çünkü bir kavgaya karışırsam bu benim için kötü olurdu. Dövüş yeteneğim çok iyiydi ama daha kendi sihir güçlerimi elde edememiştim.
Finn’in bana öğrettiği birkaç sihirden başka bir şey yoktu. Köylerde bu olaylardan başka duyduklarıma üzüldüm. Gerçekten sosyal bir eşitsizlik vardı. Yeteri kadar besin artık üretilmiyormuş. Yukarıdan muhafızlar kişi sayısına göre aylık yemek dağıtıyormuş fakat bu yeterli değilmiş. Birbirinin yemeğini gasp eden birçok insan varmış. Kendimi bu kadar vahim bir olayda bulmuştum. Ama bu insanlara yardım etmeliydim.
Birleşik krallıkta olduğum zamanlar Büyülü ormanda istediğim her türlü ağacı sihrimle yapıp büyütebiliyordum.
Ama bunu Büyülü ormandan başka bir yerde ilk defa yapacak olmam biraz korkutucuydu.
Ama dediğim gibi halka yardım etmeliydim. Etrafı kolaçan ederek köyler arasında birçok meyve ağacı yaptım. Umarım onlara verdiğim bu ağaçlar işlerine yarardı. Dikkat çekmeden ilk gittiğim kasabaya vardım.
Kasaba da akşam olmak üzereydi. Gece kulübünün arka sokaklarından birine ışınlandım. Gece kulübüne ulaştığımda sorunsuz bir şekilde girmeye çalıştım ama beni içeriye almadılar.
Burada patronlarının istediği kişiler alınıyormuş. Listede adım olmadığı için beni kulübün önünden uzaklaştırdılar.
Bu durum daha sinir bozucu hale gelmeye başlamıştı. Listeye sihirle adımı yazmaya karar verdim. Uzaktan bir sihir göndererek adımı yazdım. Tekrar giderek liste de adımın var olduğunu ve bu yaptığı yanlışı patronuna söyleyeceğimi söyledim.
Çok şaşırmış olacaklar ki benden af dileyerek beni içeriye aldılar. Patronları dedikleri kişi ise kasabalının yana yakıla söylediği hava bükücü olan o hayduttu.
Öncelikle adamın ne dolap çevirdiğini anlamaya çalışmalıydım. Uzaktan adamın ne yaptığına çaktırmadan bakıyordum. Yanına gelen kulağına bir şeyler fısıldayan iki adamı vardı. Adam bir yandan iki adama bir şey söylerken bir yandan etrafı kolaçan ediyordu. Olası her an olabilecek durumlarıma karşı babamın küçükken hediye ettiği kılıcım da yanımdaydı. Adam benim onu izlediğimi anlamış olacak ki bana doğru geldi:
-Senyörita, ben Caym burada yeni misiniz? Sizi tanıyor muyum?
diyerek elimi sıktı şerefsiz.
-Merhaba ben Maeve, Fark ettiğiniz üzere buralı değilim ve beni tanıyor olmanızın imkanı yok .
Ben ne diyordum? Her şeyi batırmış olmakla kapıdan özel isimle geçildiğini aklıma şimdi gelmesi normal mi? Ah ah Maeve!
Adam kaşlarını çatarak :
-Buraya sadece benim istediğim kişiler girer yani tanımadığım insanlar buraya girdiğinde nasibini alır. Bilmem anlatabildim mi küçük hanım?
Sinirlenerek bana doğru hava bükecekken adamlarından biri gelip kulağına bir şey dedi. O kadar önemli olmalıydı ki adam kulübün arka kapısından çıktı.
Duruma fırsat bilerek ışınlandım. Adamı ara sokaklardan takip ettim. Adamın yaklaşık yirmi kadar muhtemelen bu kasabadan olan insanları toplayıp eski bir fabrikaya götürüyor olduğunu gördüm.
İnsanların kafaları hava keseleriyle kapatılmıştı. Ağlama, yalvarma sesleri de bir yandan yükseliyordu. Adam sinirle hepsini sandalyeye oturttu. Hepsinden Şilin istiyordu. Şilin Asiller kıtasının parasına verilen addı.
Kasabalılar adamdan özür dileyip ellerinde olanları veriyordu. Bir tane kadın hiçbir şeyinin olmadığını söyledi.
Caym denilen pislik kadının kafasına hava topu yaparak nefesini kesti. Kadın yere yığıldı. Bunu hiç beklemiyordum.23Please respect copyright.PENANADzWRGgL4HP
İlk defa böyle bir olay görüyordum.
Hava bükücüler bunu yapabiliyorlar mıydı?
Bunu gören herkes adamdan af dileyip ayağına kapanmaya çalıştılar. Artık bu olaya bir el atmalıydım. Kıyafetimin özel olarak tasarladığım gözlerime kadar örtülebilen boyunluğumu taktım.
Onlara ne olduğunu anlamadan hadlerini bildirecektim. Ayrıca ışınlanıyor ve uçabiliyor olmak benim için bir avantajdı. Ne olur ne olmaz diye ışınlanma yeteneğimi şimdi yapmamaya karar verdim. Kimliğimi ne kadar az bilirlerse o kadar iyidir diye düşünerek kapıda ki korumalarını birer birer kılıçtan geçirdim.
Aslında insan öldürmek bana göre değildi ama bu şekilde kötülük yapanlar hak ediyorlardı.
İçerdekiler beni fark etmiş olacaklar ki bana doğru gelmeye başladılar. Fabrikanın eski kapısını uçarak büyük bir gürültüyle açtım.
İçerdekiler benden korkarak patronlarına baktılar. Caym sinir olarak bana doğru bir hava fırlattı.
Ben tabiî ki bu havadan hızlı bir şekilde kurtuldum. Dövüş yeteneğimin yanında küçükken jimnastik eğiti almam her şeyi kolaylaştırıyordu.
Takla atarak Caym’in adamlarını kılıçladım. Caym birkaç denemesinden sonra benim hava topundan daha hızlı olduğumu fark etti.
Etrafımdaki havayı bükerek büyük bir hortum yaptı. Kasabalı halkı bu hortuma benden önce girdi. Onları kurtarmam lazımdı.
Ama bana doğru gelen hortum hareket etmemi zorlaştırıyordu. Kasaba halkı bana acı acı bağırarak bizi kurtar diyordu. Artık ışınlanmaktan başka çare kalmamıştı.
Bu yüzden ışınlanarak adamın kafasını kestim. Neyse ki kasabalıların hortumun içerisinde oldukları için ışınlandığımı kimse görmemişti.
Adamın yaptığı hortum yavaş yavaş sönerek insanları yere attı. Herkes benim sayemde kazasız kurtuldu.
Ama adamın ilk havasını kestiği kadını kurtaramamıştım. Kasabalılar beni fark etmeden kadının kalbine ellerimi koydum. Gözlerimi kapatarak odaklandım. Büyük bir ışık huzmesi kadının etrafını aydınlattı. Kadın ne yazık ki ölmüş olduğu için ışık huzmesi içine girse de uyanamadı.
Kasabalı yaptığım şeyi fark ederek bana şaşırarak baktı. Ben ne yazık ki kadının ölmüş olduğunu ve bu gördüklerinizin bir sır olarak kalmasını rica ettim.
Herkes yere kapanarak beni kutsadı. Bu durumdan rahatsız olarak onları yerden kaldırdım. Artık bu kasabanın; bu pislik beladan kurtulduğuna herkese söylemelerini istedim. Ama benim yaptığımı bir sır gibi saklasınlar diye hepsini tembihledim.
Artık çok yorulduğum için şatoya ışınlanmaya karar verdim. Kasabalılara veda ederek gittim. Şatoma geldiğimde Natasha, Eden ve Sky’ı oturma odasında beni bekliyor olarak buldum.
Üzerimde ki kan ve kılıcımdan akan kandan dolayı korktular. Ben gülerek önemli bir şey olmadığını söyledim.
Kılıcımı masaya bırakarak üzerimi sihirle beyaz bir elbise ile değiştirdim. Karşılarına geçerek katmanlarda ki durumları sordum.
Toplantımız bittikten sonra onları saraya gitmeleri için bıraktım. Hugi’yi çok özlediğimi fark ettim. Bana çok yardımı dokunuyordu. Şimdiden Birleşik krallığı özlemiştim.
Yarın için sarayın bahçesinde Prens Leo ile buluşacaktım. Efsin de artık Asiller kıtasına dönmüş olmalıydı. Onu da yanıma alarak katmanlara dolaşmalıydım.
Yorgunluktan kendimi uykuya verdim. Sabah ilk iş abartısız bir makyaj yaparak elbisemi giydim. Kahvaltımı yaparak saraya giden yolda yürümeye başladım.
Çok yeşil ve harika bir bahçesi vardı. Sarayın havası çok temiz ve güneşi çok iyi alıyordu.
Dün ki birinci katman aklıma geldi. Keşke herkes bu kadar güzel bir yerden yararlanıyor olsaydı.
Düşünceli bir şekilde yürürken Prens Leo yanıma ışınlandı:
-Ne haber Maeve ? Nasıl alıştın mı kıtaya?
- İyiyim de Leo, katmanlardaki sorunlardan haberin var mı?
Söylediğim şeyle durdu. Bana dönerek:
- Hiç dinlenmeden katmanlara indim deme. Ayrıca burayı hiç bilmiyorsun. Yanına alman gereken muhafızlar var. Güvenliğini lütfen hiçe sayma Maeve. Bahsettiğin katmanlardaki açlık sorunları ise annem halka yemeğini aylık gönderiyor. Bahsettiğin şey bu mu?
Hafif sinirlenerek güldüm.
-Leo bahsettiğim tam da bu değil .Kendini mafya ilan eden insanların canını gasp edenleri diyorum biliyor musun?
Altını çizerek söylediğim şeyle Leo tekrar durdu:
-Böyle bir şey imkansız! Muhafızlar sürekli devriyede her katmanı koruyor.
-Yapma Leo ben birinci katmanda bir tane bile muhafız göremedim. Annen yoksa artık alt katmanları kendi haline mi bıraktı?
Büyük bir sitemle söylediğim şey karşısında utanarak:
-Maeve bu konuyu gerçekten bilmiyordum. Beni neredeyse üç haftadır tanıyorsun ama böyle bir şeye göz yummayacağımı ve böyle bir şeye izin vermeyeceğimi bilmelisin. Ne diyeceğimi bilmiyorum.
Prens Leo ile biraz bahçede takıldıktan sonra Efsin ışınlanarak yanımıza geldi. Büyük bir sinirle Prens Leo’ ya
-Prens Leo dün birinci katmanda 1 tane hava bükücü olmak üzere 7 kişi öldürülmüş. Kim buna cesaret eder. Askerlerim olay yerine gittiler ama size haber veriyim dedim.
Prens Leo şaşırarak:
-Ne, General Efsin emin misiniz? Muhafızlar bu olayı görmemişler mi?
Ben kafamı yere eğerek sözlerini kestim.
-Şey… Acaba bir şey itiraf etsem bana kızar mısınız? Bu bahsettiğiniz altı kişiyi ben öldürdüm.
-Ne! Maeve bunun şakası olmaz. Bu bir suç. Bunun cezasının ölüm olduğunu biliyor musun?
Dedi Efsin bağırarak. Prens Leo biraz hayal kırıklığıyla bir bana birde Efsin’ bakıyordu. Efsin’in çıkışı sinirini bozmuş olsa ki Efsin’e bağırdı:
-Sakin ol General! Maeve durduk yere insan neden öldürsün. Onu dinleyelim.
İkisi de gözümün içine bakarak bana sordular:
-Nedennn?
Ben yaptığım şeyin yanlış olmadığını gayet biliyordum. Olayları bir bir anlattım. Prens Leo bana hak verdi ama Efsin hala ikna olmamıştı:
-Prenses Maeve bu dedikleriniz yasa dışı. Olaya el atmadan düşünseydiniz bana ve askerlerime haber verirdiniz. Siz bu olaya müdahale etmemeliydiniz.
-Yapma Efsin! Ben muhafız falan görmedim. Birinci katmanın halini gördün mü sennn! Oranın rutubetli havası ve insanlarının açlığı nasıldı biliyor musun? Ayrıca öldürdüğüm kişiler yasa dışı iş yapıyordu. Halkı orada katlederken kenardan izleyemezdim. Anla beni!
Fazlaca sinirlenmiştim ki yere kapanarak oturdum. Prens Leo elimi tutarak yanıma oturdu. Beni sakinleştirmeye çalıştı. Efsin’e bağırarak:
- Ben varım burada. Bu olayı muhafızlar çözmeyecek. Annem ile konuşurum gerekirse bu olayın üstünü kapatırım. Anladın mı beni?
-Prens Leo anlıyorum tabi ki. Maeve benim arkadaşım, canımdan bir parça. Ona bu yüzden kızıyorum. Bu olayda tabi ki ona yardım edeceğim.
Yanıma oturarak diğer elimi tuttu. İkisi de bana bakıyordu. Bundan sonra ne olacak diye...
Boğazımı temizleyerek onları akşam şatoma yemeğe davet ettim çünkü bu konu hakkında ne yapacağımı söyleyecektim.
Yanlarından ayrılarak şatoma gittim. Yani ilk günden, her şeyi batırmam gerçekten sinirlerimi bozmuştu.
Akşam onlara rüyamı anlatacaktım ve iş birliği yapmalarını isteyecektim. Yemeğin önemli kısmından sonra Natasha, Eden ve Sky’ı çağırarak bir plan yapacaktım.
Gece gece şık kraliyet kıyafetini giyerek gelen Leo’ ya baktım. Şimdi fark ediyorum da gözleri yeşil değil mavi renkti.
İlk tanışmamızda yeşil gözlüydü ama neden şimdi mavi?23Please respect copyright.PENANABQLKn1Uvwm
Anlam veremeyerek onu yemek masasında ki sandalyesini gösterdim. Bana söyleyecekleri olsa gerek yutkundu:
-Maeve annem ile konuştum. Başta en az ben kadar şaşırdı ama bu olayı ben nasıl istiyorsam öyle üstünü kapatacak. Yani merak etme? Bu arada iyi misin?
-Leo iyiyim, gerçekten teşekkür ederim ama benim yaptığım yanlış değildi ki üstü kapatılsın. Bu kötüler bu şekilde gezebiliyorlarsa bu benim suçum değil.
Konuşmam biraz hararetli olsa gerek Efsin içeriye korkarak girdi. Korkması normaldi çünkü ben; annem ve babam gibi ilahi güçlere sahip olabilirdim.
-Selam! Maeve iyi misin? Neden bağırıyorsun?
-İyiyim ,iyiyim ikiniz de tekrar kusura bakmayın.
Yemeğin devamında onlara rüyamı anlattım. İkisi de fazla şaşırdılar. Ama Birleşik Krallığın prensesi olmak zor tabi diyerek rüyamı geçiştirdiler.
Ben onlara iş teklifimi sundum. Zaten Leo dünden hazırdı. Bu yüzden hiç düşünmeden teklifi kabul etti. Efsin de kabul etti. Ben sevinerek planımın ikinci evresine geçtim.
Natasha, Eden ve Sky geldi. Onlarla toplantı odasında buluştuk. Ben harita üzerinde en ilginç olan olayların nerede olduğunu Efsin’ e sordum. Efsin:
-Tam bu bölge. İşte bu sıra dağlar da olan olaylar efsane olarak anlatılıyor ama bu dağlara giden kimse geriye dönmemiş.
Diye parmağıyla haritanın üzerinde dağları gösterdi. Sky; Efsin’e hak vererek bu dağlar hakkında efsaneleri anlattı. Ben bu konuya bir el atılması gerektiğini düşündüm.
-O zaman yarın buraya gidiyoruz…
Hepsi bir anda bana bakarak şaşırdılar. Natasha:
-Prenses Maeve giden dönmüyor diyoruz. Tam anlamadınız mı? Hiç mi korkmuyor musunuz?
- Hayır kokmuyorum ayrıca orada ne olduğunu gayet anladım. Ben değil karşımdaki kişi korksun diye dün geceki kanlı kılıcımı masaya koydum. Herkes ikişer grup olacak şekilde dağın etrafını sarıyoruz. Dağda olan biteni anlıyoruz. Benimle misiniz?
Hepsi kabul etti. Zaten kılıcımı masaya koymamla hepsinin oturuş pozu değişmişti. Yarın hepsinin uygun kıyafet ve silahla gelmesini söyledim.
Hepsi birer birer ışınlanarak şatomdan gitti. Prens Leo gitmeden:
-Şey.. Maeve düğün günü sana söylediğim şeyi hatırlıyor musun? Yani ne diyorsun? Sana birkaç kez sormaya çalıştım ama hep bir olay oldu.
-Hatırlıyorum Leo. Lütfen otur. Beni asla yanlış anlama. Ben seni seviyorum ama arkadaşım olarak daha fazlası değil. Teklifin çok inceydi. Asla seni kırmak istemiyorum ama anla işte beni..
Leo sözümü keserek
-Sen ne diyorsan o ama bil ki yanındayım. Ben seni hep bekleyeceğim. Belki bir gün seversin diye…
dedi ve gözden kayboldu. Leo tamam iyi biride kalın kafalımı diye düşünmeden edemedim. Onu arkadaşım olarak görüyordum asla daha fazlası olamazdı benim için.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyandım. Güzel bir kahvaltı sonrası kıyafetlerimi giyerek kılıfıma kılıcımı geçirdim.23Please respect copyright.PENANAET5FFb0N3X
Sırayla ekip arkadaşlarım gelerek beni selamladılar. En son beyefendi teşvik etti ama müthiş taşlı kıyafetiyle. Sabır çekerek hepsi Leo’ya gülmeye başladı:
-Leo’cum dün gece ben iyi giyinin dedim de bu manada değil. Hareket etmesi kolay dikkat çekmeyen üstünü çizerek söylüyorum dikkat çekmeyen bir kıyafet giyin dedim. Sırıtarak:
-Tamam tamam Maeve kızma. Hemen saraya geri döneceğim.
Demesini bitirmeden üzerindeki kıyafeti sihirle değiştirdim.23Please respect copyright.PENANAQSaTZcLxyw
Hepsi sürekli şaşırıyordu:
-Yeter ama şaşırmayın siz bükücüsünüz ama ben değilim. Neyse oyalanmadan takımları oluşturalım.
Ben ve Leo, Efsin ile Sky, Eden ile Natasha grup oldu. Hepimiz dağın girişine ışınlandık. Herkese dağın hangi bölgesine gideceğini haritadan göstererek herkese turuncu bir patlayıcı verdim.
Sağ olsun Finn gibi yetenekli bir arkadaşa sahiptim. Bu patlayıcı sadece bizim görebileceğimiz bir sis çıkarıyordu ayrıca büyük bir sesle patlıyordu. Olası her hangi bir durumda patlatmaları için her gruba dağıttım.
Ayrı ayrı dağın bölmelerine dolaşmaya başladık. Leo arada komik espri yaparak yolun sıkıcı olmasını önlüyordu. Yürürken ormanda bizden başka kişilerin de sesi geliyordu. Ama bir türlü nerede olduğunu anlayamıyorduk.
Sanki aynı yeri çember şeklinde dönüp dolaşıp geliyorduk. Artık iyicene canım sıkılmıştı.
- Leo yanlış anlama bana elini ver.
Leo gülerek seve seve uzattı. Elini tutarak uçmaya başladım. Yüksek ağaçların en üstüne çıktık. Etrafı iyice inceledik ve tam da tahminim gibi aynı yerde girişte dönüp durduğumuzu fark ettik.
Aşağı tekrar inerken benim verdiğim bomba patladı. Sesinin bu kadar çok olabileceğini bilmiyordum.
Bomba; ağaçların arasından yıkıcı bir dalga şekilde etrafa dağıldı. O yüzden uçarken ki dengemizi kaybedip yere düştük. Yere kapandıktan sonra birbirimize bakarak ikimiz de aynı anda
-Bu bir tuzakkkkk!!!
Bölüm sonu23Please respect copyright.PENANAYvLknZB8xS
.23Please respect copyright.PENANAGvWoJg62iG
.23Please respect copyright.PENANAKZHM76hOXS
Evet arkadaşlar bölüm nasıldı? Sizlere merakta bırakmamak adına yakın bir zamanda yeni bölümünü yayınlayacağım 🥰Umarım beğenirsiniz 😊 oy ve yorum vermeyi unutmayın 😘 hepiniz öpüldünüz görüşmek üzere 💋❤️❤️