Aslında senin için yazmadım bu satırları. Ama okusan orgazm olurdum orası ayrı. Bir başkası okusun diye de yazmadım zaten yalnızca bana ait olan bu kitabı. Ben, benim için yaşanmış ama bitmemiş olanları bir ömürde bitmeyecek olduğunu hatırlamak için yazıyorum bu hatıratı.
Her yeri sensin belki sayfalarımın, satırlarımın hatta noktalama işaretlerimin bile.
Neden?
Her yer sensin çünkü bende.
Denize yansıyan beton yığınları değil de sanki senin siluetin. Ağacın gölgesi değil de sanki senin gövden. Çocukken bir şeyler anlatırmış gibi cayır cayır yanan sobanın bembeyaz tavana yansıttığı o sarımsı ışığı bilir misin? Hani uykuya dalmadan önce o ışığı bir şeylere benzetmeye çalışırdık. Bazen bir canavar iken bazen de uyumamıza yardımcı bir melek gibiydi. Şimdi yansa o soba, şimdi yatsam o yatağa sana yemin ederim seni görürüm. Şimdiyle pek farkı yok aslında yanan soba olmasa da kalbimin yanışından yansıyan seni görüyorum. Yanışını dindirmek için uyumak istiyorum kaçarken kapanan gözlerimin kapaklarına yapışmış gülcemalini görüyorum. Gözkapaklarımı algılayacak olan bilincimi kaybetsem bile bilincimin altında olduğunu söyledikleri saçma yerden gelen seni görüyorum. Bilmiyorlar ki kalbimden zerre zerre çıkıp damarlarımda gezdiğini bilinçaltı deyip geçiştiriyorlar. Rüya diyorlar ben çaresizlik diyorum. Hayra yoruyorlar ben terleyerek uyanıyorum diyorum. Çaresizlik diyorum çünkü rüyamda bu kadar güzel görebiliyorum. Çaresizlik diyorum çünkü kendimle konuşurken bile dalga geçiyorum ancak rüyamda görüyorum. Terleyerek uyanıyorum çünkü çaresizlik olduğunu öğreniyorum. Sonra hatırlıyorum. Her şeyi iki saatlik uykuda unuttum sanıp unutmamış olmamın kaybetmişliğini hatırlıyorum.
ns 15.158.61.36da2