Çok eski zamanlarda kimsenin bilmediği küçük bir kasaba vardı . Bu kasabadaki herkes bir birini sever , sayardı . Günlerden bir gün kasaban genç bir adam odun toplamak için ormana doğru yol aldı . Ormanın iç kıssımlarına doğru geldiğinde odunları toplamaya başlar . Odunları toplarken bir şarkı sesi duyar , bu ses bir kadına aittir . Şarkıyı söyleyen kişinin sesi o kadar güzeldir ki adam sesin güzelliği karşısında büyülenir ve odunları bırakarak sesin geldiği yere doğru yürümeye başlar .Ses adamı kırık dökük bir kuleye getirir . Kulenin penceresinde oturan bir kadın vardır , kadın adamı görünce ona doğru şarkı edasında şunları söyler " Benim adım matmazel siyah gördüğün gibi ne gülümsüyorum ne kahkaha atıyorum ne de yaşıyorum " adam gördükleri karşısında dehşete düşer . Çünkü adam güzel ,alımlı bir kadın beklemekteydi lakin bu kadın siyah bakımsız taranmamış saçlara, solgun bir cilde , çatlamış dudaklara ve küçük siyah gözlere sahipdi. Genç adam bu kadının şeytan olduğunu düşünür ve hemen kadının yananından hızlıca koşarak ayrılır . Kasabanın girişine geldiğinde hızlıca meydanın ortasına geldiğinde , bir oturağa çıkıp kasabadaki insanlara olup biteni anlatmaya başlar . Konuşmasını bitirdiğinde insanlar o kadar korkmuşlardı ki çocuklar annelerine sarılıyor diğerleri ise korku içinde birbirlerine bakıyorlardı . Birden içlerinden bir nşunları söyler " Bu bize tanrıdan gönderilmiş bir görevdir o çirkin yaratığı yakmalıyız " İnsanlar bunu çok mantıklı bulmuşlardı ki hemen ellerine meşaleler ve mızraklar ile kadının olduğu yere doğru gitmeye hazırlanırlar içlerinden hiç biri bu fikre karşı çıkmamışdı çünkü o çirkindi güzel olsaydı eğer ona yardım ederlerdi. Genç adam önde diğer insalar ise arkasında olacak şekilde kadının olduğu kuleye gelirler . Kadın ellerinde silahlar ile gelen insanları görünce kaçmak yerine sakince yine şunları söyler " Benim adım matmazel siyah gördüğün gibi ne gülümsüyorum ne kahkaha atıyorum ne de yaşıyorum" Kasabalılar dehşete düşerler fakat genç adam yüzünü görmeden önce bu sese aşık olmuştur ama kadın çikindir bu yüzden sesi önemli değildir o bir şeytandır! İçlerinden biri şöyle söyler " Bu şeytanı pencereden sarkıttığı saçları ile yakalım daha sonra oda yanacaktır zaten" İnsanlar bunu mantıklı bulurlar ve kadının pencereden aşağı sarkıttığı saçlarını yakarlar bir yandan da şunları söylürlardır " Seni şeytan cehennemde de böyle yanacaksın , Öl seni iğrenç yaratık " gibi şeyler söylüyorlardı . Kadın yanarken çığlıkları arasında yine şunları söyler " Benim adım matmazel siyah gördüğün gibi ne gülümsüyorum ne kahkaha atıyorum ne de yaşıyorum" kadınn tek söylediği şey buydu. Aslında bu çığlıklar ateşden dolayı değildi kalbinde ki yaradan ötürüydü .Evet insan değildi o ama şeytanda değildi . Bu çirkin bakımsız kadın rapunzelin yaşadığı dönemler de yaşayan biriydi . Çirkin olduğu için kendini bu kuleye kapatmışdır , günlerden bir gün ormandaki genç adam gibi bu kadının şarkısını bir prens duyar ve bu ses den çok etkilenir . Bu şarkıyı söyleyen kadını duymak için sesin geldiği yere doğru yürür. Bu prens meşur rapunzelin prensidir lakin daha tanşmamışlardır . Prens sese doğru gittiğinde kadının yüzünü görmemişdir ama ona aşık olmuşdur , günler boyunca yüzünü göstermesi için ona yalvarır kadın en son prensin teklifini kabul eder . Prensin tırmanması için saçlarını sarkıtır prens büyükbir heycan ile tırmanmaya başlar sonunda kadının olduğu pencereye geldiğinde büyük bir hayal kırıklı yaşar . Prens güzel birini beklerken böyle birini beklemiyodur kadından iğrendiği bakışlarından anlaşılıyordu kadın da bunu anlamışdır . Prensin yanlışıkla ayağı kayar ve aşağı doğru düşer fakat düşerken kadını aşağı çekmiştir ölmemek için . Prens ölmemişdir fakat yerdeki kadın ölmüştür . Güzeller güzelli kadının canı yandı diyen ağlayan adam bu kadın çirkin diye üzülmemişti bile . Yanındaki askerlere bu kadını geri kulenin içine koymalarını söyler . Geri kalan hikayeyi herkes bilir zaten yakışıklı prens güzel rapunzel ile dillere destan bir aşk yaşar , kadın kendine matmazel siyah adını koyar çünkü artık yas ilan etmişdir . Matmazelin ruhu sürekli bu şarkıyı söyleyerek prensini bekler ama asla gelmez . Onun hikayesi mutluluğu değilde gerçekliği anlatıyordu . Sonuçta güzeller sevilir çirkinler ezilirdi bu hayatın gerçeğidir...
150Please respect copyright.PENANAsSwpjBNyZY