Scharline, odanın solgun ışığında, aynanın karşısında duruyordu. Üzerinde gri, kısa kesimli bir atlet vardı; omuzlarına tam oturmayan, gevşek dokusu cildine hafifçe temas ediyordu. Kumaş, vücut hatlarını belli belirsiz sarıyor, ancak fazlasıyla şey anlatıyordu. Kırmızı-beyaz kareli pijama altı, belinden biraz aşağı düşmüş, lastiği hafifçe kayarak, ince belini ve kavisli kalça hatlarını daha belirgin hale getiriyordu. Bedenindeki her kıvrım, yumuşak ve doğal bir uyum içindeydi.
Ellerini başının üzerine kaldırıp bileklerini hafifçe kavradığında, esnek ve zarif vücudu daha da ön plana çıkıyordu. Omuzları gerildiğinde, kaslarının hafif gölgeleri cildinde ince kıvrımlarla beliriyordu. Boynunun kenarından aşağı süzülen birkaç sarı saç teli, yüzünün daha keskin hatlarını ortaya çıkarıyordu. Dudakları biraz aralık, gözleri ise doğrudan aynaya dikilmişti.
Bu anın içinde bir sorgulama vardı.
Son zamanlarda… bazı şeyler değişiyordu.
Aynadaki yansımasına daha yakından baktı.
Lisa’nın o gece söyledikleri hala zihninde yankılanıyordu:8Please respect copyright.PENANAagw8ggaETS
"Eğer zekanı kullanmazsan, en azından bedenini nasıl kullanacağını bilmelisin."
Bu sözler bir meydan okuma gibiydi. Kendine mi, yoksa ona söylenenlere mi inanması gerektiğini bilmiyordu. Ancak içindeki bu belirsizlik, artık bir yerlerde çözülmeye başlamıştı.
Gözlerini hafifçe kıstı.
Eğer Braun onunla ilgileniyorsa, bunu avantaja çevirebilir miydi?8Please respect copyright.PENANAonm3QxjVSV
Peki ya Ethan?
Her zaman oradaydı. Ancak o hiç farkında olmamış gibi davranıyordu.
Scharline derin bir nefes aldı, kasıtlı bir hareketle ellerini beline indirdi. Parmakları yavaşça pijama altının lastiğini kavradı, hafifçe yukarı çekti, sonra bıraktı. Bu sadece bir hareket değildi; bu, ne kadar ileri gidebileceğini test eden bir düşüncenin dışavurumuydu.
Aynadaki yansımasına döndü.
O, eskisi gibi masum bir kız değildi.
Ona bakıp sadece birini gördüklerini sanıyorlardı ama… içinden başka bir kadın doğuyordu.
Sonunda, hafif bir gülümsemeyle, aynadaki yansımasına fısıldadı:8Please respect copyright.PENANAsenSADIHEH
"Belki de zamanı gelmiştir."
Kırılma Noktası8Please respect copyright.PENANAcNZvrEWQJM
Scharline, aynanın karşısında hareketsiz duruyordu. Yüzündeki ifade belirsizdi; ne tam bir memnuniyet ne de tereddüt… İçinde şekil bulan, tanımlanamayan bir his vardı. Bir meydan okuma, kendini keşfetmenin tuhaf bir heyecanı ve belki de kontrolü ele almanın getirdiği o baştan çıkarıcı özgüven.
Yavaşça nefes aldı, göğsü hafifçe yükselip alçaldı. Ayna, ona sadece bir yansıma sunmuyordu—o an kendisini izleyen biri gibi hissediyordu.
Elini yavaşça kaldırdı, uzun parmakları saçlarının arasından süzüldü, köklerinden başlayıp ipeksi tellerin arasında kayarak boynuna doğru indi. Boynunda hafifçe duraksadı, teninin sıcaklığını parmak uçlarında hissetti. Bedenine olan farkındalığı, normalden daha belirgindi.
Gözleri, aynadaki yansımasını daha dikkatlice inceledi. Kıvrımları, vücudunun duruşu, omuzlarının hafif düşüklüğü, belinin inceliği… Kendisine uzaktan bakıyormuş gibi hissetti.
Son zamanlarda, farkındaydı. İnsanların ona nasıl baktığını, gözlerin onun üzerinde nasıl gezindiğini... Ve en önemlisi, bunun üzerinde sahip olduğu gücü.
Ama bu gücü ne için kullanmalıydı?8Please respect copyright.PENANA7r9OwVHuyt
Bir araç olarak mı? Yoksa silah gibi mi?
Kendi iç sesine karşı koymadan mırıldandı:
"Neden olmasın?"
Bu düşünce, beyninde bir kıvılcım gibi yandı.
Scharline, bir an bile tereddüt etmeden telefonunu eline aldı. Parmakları, ekran üzerinde kayarak kamerayı açtı. Aynadan yansıyan görüntüsüne göz gezdirdi. Gülümsemesini hafifçe değiştirdi—daha etkileyici, daha davetkâr bir hale getirdi.
Gözlerinin derinliğini, dudaklarının kıvrımını, omuzlarının duruşunu bilerek kontrol etti.
İlk fotoğraf... İkinci… Üçüncü…
Her karede, ışığın tenine nasıl vurduğunu, vücut hatlarını nasıl belirginleştirdiğini inceledi.
Ama sonuncusunu…8Please respect copyright.PENANALIt8SySGP8
Daha cüretkâr çekti.
Derin bir nefes alarak ekrana baktı. Bir an, duraksadı. Ama içinde yükselen his, bir adım daha ileri gitmesini söylüyordu.
Lisa’ya mesaj yazmaya başladı.
🖤 "Geleceğin modeli olarak bir yer ayır bana, Lisa."
Ve fotoğrafları ekleyerek gönder tuşuna bastı.
Telefonu birkaç saniye elinde tuttu, gözlerini kapadı. Gönder butonuna basmak, içindeki bir sınırı geçmek gibiydi.
Sadece birkaç saniye sonra…
💋 "Kızım, sen doğuştan starlık için yaratılmışsın!"
Lisa’dan kahkaha emojileriyle dolu bir mesaj geldi.
Scharline, telefonu kapatmadan önce mesajı bir kez daha okudu.
Lisa’nın bunu şaka olarak söylediğini biliyordu. Ama bu kelimeler, zihninde bir soru işareti bıraktı.
Belki de Lisa haklıydı.8Please respect copyright.PENANAFDRKEpk8LK
Belki de, Scharline için artık bambaşka bir yol açılıyordu.
Aynadaki yansımasına bir kez daha baktı.
Ve bu kez, içindeki bilinmezlikle değil…8Please respect copyright.PENANASsCizzWYwO
Gözlerinde parlayan belirgin bir kararlılıkla gülümsedi
Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirirken, parmakları gri atletin alt kenarına uzandı. Kumaş, narin bir dokunuşla yukarı doğru sıyrıldı ve başının üzerinden geçerek zemine düştü. Yarı açık pijaması beline gevşekçe dolanmıştı, onunla birlikte odanın loş ışığında kollarını yukarı kaldırdığında, kaslarının gölgesi tenine yansıyordu.
Bir an duraksadı. Cildi hala gece boyunca odasında biriken sıcaklıkla ılıktı. Ama şimdi… suyun altında tüm bu düşüncelerin akıp gideceğini biliyordu.
Derin bir nefes alıp odadan çıktı, çıplak ayakları soğuk zeminle buluştuğunda ürperdi. Banyoya yöneldiğinde, içinden tuhaf bir huzur geçti. Kapıyı aralayıp içeri girdi, beyaz fayansların soğukluğu ile duşun buğulu camı arasındaki kontrast gözlerinin önüne serildi.
Musluğu çevirdi.
İlk damlalar seramik yüzeye vururken, parmakları ince askıları çözdü ve pijaması yere kaydı. Yavaşça duşa adım attı, ayak parmakları ılık suyun altına girdiğinde vücudunu bir titreme sardı. Su, boynundan aşağı akarken derisinin her santimini sarmalıyor, kaslarını gevşetiyordu.
Başını geriye yasladı, su damlaları yüzünün her köşesini okşarken gözlerini kapattı. Islak saçları sırtına yapışırken, bir an için zihni tamamen boşaldı.
Scharline, duşun buğusuyla sarılmış banyoda, eline aldığı telefonun parlak ekranına gözlerini dikmişti. Parmak uçları hala ıslaktı; ekrana dokunduğunda kaygan yüzeyin altından damlalar süzüldü. Telefonun kasası, suyla kaplı ellerinin arasında hafifçe kayıyordu, ama dikkatini tamamen üzerine çekmeyi başaran şey, Braun’un mesajıydı.
"Günaydın, güzel uyudun mu?"
Braun…
Scharline, ekranın parlak ışığında yazıyı süzerken içindeki çelişkili düşünceler yüzeye çıkmaya başladı.
Braun'un amacı netti. O, her zaman bir avcı gibi hareket ediyordu. Rahat, küstah ve ne istediğini bilen biriydi.
Ama Scharline?
Onun için Braun, ne istediğini tam olarak bilemediği biriydi. Bir an ilgisini çekiyordu, sonra ilgisini yitiriyordu. Bir gün onun bakışlarını üstünde hissetmek hoşuna gidiyordu, ertesi gün onun oyunlarını görmek tiksinti veriyordu.
Bu garip çekim ve itiş gücü, aralarındaki dinamiği tamamen dengesiz hale getiriyordu.
Parmaklarını ekrana kaydırdı, kısa bir an, ne yazacağına karar veremedi. Oyun oynamak mı, yoksa kayıtsız kalmak mı?
Sonunda, dudaklarında belli belirsiz bir gülümsemeyle yazdı:
"Fena sayılmaz. Ama uykumda seni düşündüğümü söylememi bekleme."
Gönder butonuna basarken, sanki bir hareketle onu hem kendine çekiyor hem de sınır çiziyordu.
Telefonu, tezgâhın kenarına koydu. Elleri hâlâ su damlalarıyla kaplıydı, avuç içleri nemliydi ve kalp atışlarının farkına varmıştı.
Derin bir nefes aldı ve tekrar duşa döndü.
Su hala akıyordu, hafif bir buhar bütün banyoyu sarmıştı. Bir adım attığında, fayansın ılık yüzeyi ayaklarının altına yayıldı. Sıcak damlalar omuzlarına çarptığında, başını hafifçe geriye yasladı ve gözlerini kapattı.
Braun’un mesajı zihninin bir köşesinde yankılanıyordu, ama şimdi bunu düşünmek istemiyordu.
Sabunun kaygan yüzeyi parmaklarının arasından süzülürken, ellerini kollarına, ardından omuzlarına kaydırdı. Ilık suyla birlikte cildi daha duyarlı hale gelmişti. Su, sırtından aşağı akarken vücudunu gevşetiyor, yavaşça kaslarındaki tüm gerginliği siliyordu.
Gözlerini tekrar açtığında, camın buğulu yüzeyinde yansımasını zar zor seçebiliyordu.
Braun’un ne düşündüğünü tahmin etmek zor değildi. Onun amacı belliydi.
Ama Scharline…
Bu oyunun içinde nerede durduğunu, ne istediğini tam olarak bilmiyordu.
Parmaklarını saçlarının arasından geçirerek derin bir nefes aldı. Sıcak su, boynundan aşağı süzüldü, omuzlarını saran bir örtü gibi…
Şimdilik bunları düşünmenin bir anlamı yoktu.
Şimdilik, sadece suyun altındaki bu rahatlatıcı anın tadını çıkarmak istiyordu.
### **Buharın Ardında**
Scharline, sıcak suyun altında geçirdiği dakikaların ardından, duşun musluğunu kapattı. Ortalığı saran yoğun buhar, banyonun aynalarını tamamen kaplamıştı. Derin bir nefes alıp eliyle buğuyu sildi, ancak yansıması hala puslu görünüyordu.
Yavaşça bornozunu aldı ve vücuduna sardı. Kumaş, sıcak suyun ardından hâlâ ıslak olan tenine yapıştı. Beyaz bornozun hafif gevşek dokusu, nemli cildini sararken, saçlarının ıslak telleri omzuna dökülüyordu. Boynundan süzülen birkaç su damlası, yavaşça göğüs oyuntusuna karışarak kayboluyordu.
Bağcıkları sıkıca bağlamadı. Kumaşı gevşek bırakarak vücudunun belli belirsiz göründüğünü fark etti. Ama umursamadı. Hala suyun sıcaklığıyla gevşemiş, zihni biraz bulanıktı.
Kapıyı açtığında, banyodan dışarıya bir sıcak hava dalgası yayıldı.
Koridorun soğuk havası, anında cildini ürpertti. Ayak tabanları serin zemine değdiğinde hafifçe titredi.
Tam odasına yönelmek üzereyken…
**Bir kapının açılma sesi.**
Başını çevirdiğinde, Tom’un odasından çıktığını fark etti.
Scharline bir an duraksadı.
Tom, henüz tam olarak uyanmamış gibi gözüküyordu. Üzerinde yalnızca bir boxer vardı. Uykulu gözleri, dağınık saçları ve hâlâ kendine gelememiş haliyle banyoya yönelmişti.
Koridorun loş ışığında, kardeşinin vücudu belirginleşiyordu. Sıkı kasları, yıllar içinde çocukluktan gençliğe geçişinin en büyük kanıtıydı.
Scharline, gözlerini ondan kaçırarak hafifçe yana çekildi.
Ama Tom, başını kaldırıp ona bakınca bir anlık sessizlik oluştu.
Su damlaları, Scharline’ın boynundan aşağı süzülüyordu. Bornozunun önü hafifçe aralıktı, saçları omzuna yapışmış haldeydi. Tom’un gözleri, bilinçsizce bu görüntüye takıldı.
Scharline ise farkında olmadan bornozunun yakasını hafifçe kapattı, ama bu, durumu daha belirgin hale getirmekten başka bir işe yaramadı.
Birkaç saniyelik sessizlik…
Tom, gözlerini kaçırdı ve başını yana çevirerek, sanki hiçbir şey olmamış gibi banyoya doğru ilerledi.
Scharline, kendi kalp atışlarını duyabiliyordu. Garip bir gerginlik vardı havada.
Ama belli etmeden, odasına doğru yürümeye devam etti.
Kapıyı kapattığında, aynada kendi yansımasına baktı.
Bornozu hâlâ gevşekti. Boynundaki su damlaları hâlâ kurumamıştı.
Ama düşündüğü tek şey, **Tom’un bakışıydı.**
ns 15.158.61.17da2